1) BOLŞEVİK DEVRİMİ
Çarlık Rusya'sında "Gregoryen takvimi''ne göre: 24 Ekim 1917'de, (Milâdî takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd'daki Kışlık Saray'ın, Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir.
Bolşevik İhtilâli, sosyalist devrimin Rusya'daki gerçekleşme biçimidir.
Karl Marx'ın,"Komünist Manifestosu"ndaki teorisini; Lenin bu devrimle pratiğe geçirmiş ve Avrupa'daki Komünizm hayaleti artık ete kemiğe bürünmüştür.
Lenin, 1903 Kongresi'nde düşüncelerini ifade eder. Büyük bir taraftar grubun desteğini alır. Bu gruba, çoğunluğu ifade eden "bolşevik" adı verilir.
1905 yılında sosyal adaletsizlik artar, işçi sınıfı ve köylülük ayaklanır. Ayaklanma ilk olarak Potemkin Zırhlısı'ndaki bahriyeliler tarafından gerçekleştirilir. Çarlık Rusyası'na karşı yapılan ilk girişim başarı kazanamaz.
Çünkü Odesa'da hareketlenen halk Çar'ın muhafızlarınca katledilirler.
1917 Ekim Devrimi, sınıfsız yaşamı hemen ortaya çıkaramaz.
1922-1928 yıllarında 5 yıllık kalkınma hamlelerinde devletçilik politikası uygulanır. Eğitim ve sağlık eşit olarak herkesin yararlanabildiği biçimdedir ve parasızdır.
Büyük toprak ağalarının elinden toprakları alınır. Sermaye sahipleri bolşeviklere karşı çıksada başarılı olamazlar.
Bolşevik İhtilâli, Rusya'nın kaderini belirleyen önemli ihtilâllerden bir olmakla bereber, I. Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri açısından seyrini değiştirmiştir.
Büyük Rus Devrimi'nin ardından; Sovyet Devleti Türkiye topraklarında verilen " Millî Mücadele"ye lojistik destek sağlamış ve Türk ordularının başarılı olmasına katkıda bulunmuştur.
2) DOĞU ALMANYA'NIN ÇÖKÜŞÜ
1989 baharında Doğu Almanya'daki siyasî atmosfere umutsuzluk ve felç olma hali damgasını vuruyordu. Eylül ayının başlarında ilk gösteriler başladı. İlk başlarda gösterilere sadece birkaç yüz kişi katılırken daha sonraları binlerce ve nihayet yüz binlerce insan katılır oldu.
Devlet uzunca bir süre; nasıl bir tepki vermesi gerektiğine karar veremedi. Kimi insanlar tutuklandı ve gözdağı verildiyse de, ordu olaylara müdahale etmedi.
İşçi sınıfı 1989'daki gösterilere kitlesel olarak katıldı ancak hiçbir şekilde bağımsız bir siyasî rol oynamadı.
Stalinizmin, 40 yıllık siyasî baskısı, işçi sınıfının bilincinde izlerini bırakmıştı. Kendilerine on yıllar boyunca Doğunun, sosyalizmi koruduğu söylendikten sonra, birçok işçi kapitalizmi ciddî bir alternatif olarak görmeye başladı.
Sonuçta, Batı Alman İşçiler çok daha iyi koşullarda yaşıyordu ve daha fazla siyasî özgürlüğe sahiptiler.
Artık Doğu Almanya'nın üstündeki sosyal baskı kendisini iyice hissettirmeye başlamıştı.
Bunun üzerine Doğu Alman Cumhuriyeti hükümeti, isteyen Doğu Almanya vatandaşlarının; Sovyetler denetiminde olmak kaydıyla diğer Doğu bloğu ülkelerine geçiş yapabilmesine izin verdi.
İznin çıkmasıyla binlerce Doğu Alman vatandaşı; Polonya, Çekoslavakya, Macaristan, Yugoslavya gibi ülkelerin başkentlerine akın etti ve buralarda bulunan Amerikan-İngiliz- Fransız büyükelçiliklerine sığındı.
Doğu Almanya'dan bu şekilde kaçılabilmesi, duvarı işlevsiz kılmıştı.
Ve sonunda Doğu Alman Hükümeti, duverın kaldırılmasına onay verdi.
9 Ağustos 1989'da bu karar halka duyuruldu.
Büyük bir heyecanla sokağa dökülen Alman vatandaşları, Rus askerlerinin engeliyle karşılaşmadan duvarın üzerinde buluştular.
İnsan seli yüzbinlere ulaştı. Dha sonra sınırın kalkmasıyla Batı tarafından gelen dozerler duvarı tamamen yıktı.
Doğu Almanya'da varlığını sürdüremeyip, 13 Ekim 1990'da resmen yıkıldı.
*Duvar 1961'de örülmüştü...
3) İRAN'DA DEVRİM
Yönetimde demokrasi çağrılarıyla başladı bu devrim ve dünyanın ilk İslâm devletinin kurulmasıyla da sonuçlandı. İran toplumunu baştan sona değiştiren İran İslâm Devrimi 20.yüzyılın en önemli dönüm noktalarından birisi oldu.
Devrim öncesinde İran'da, Şah Rıza Pehlevî iktidardaydı.
Ülke yönetimi, Şah'ın yakın akrabaları ve dostları arasında paylaşılmıştı.
1970'lerde İran'da zengin ve yoksul arasındaki uçurum büyüdü. Şah'ın ekonomi yönetimine olan güvensizlik ve otokratik yönetim biçimine duyulan öfke rejime karşı çıkışı ateşledi.
Şah'a karşı muhalefet; Paris'te yaşayan Şiî din adamı Ayetullah Ruhulllah Humeyni çevresinde toplandı. Sosyal ve ekonomik reform sözü veren Humeyni, pek çok İranlı'nın duygularına hitap eder şekilde geleneksel dinî değerlere dönüş kampanyası yürüttü.
1970'lerin sonuna yaklaşıldığında, Şah'ın rejimine karşı tüm İran'da geniş kapsamlı şiddet eylemleri düzenleniyordu.
Ocak 1979'da Şah Pehlevî uzun bir istirahat için Tahran'dan ayrıldı. Ve bir daha dönmedi. Şah'ın kaçmadan önce yaptığı son iş ise; kendi yokluğunda ülkeyi yönetmesi için BaşbakanŞahpur Bahtiyar'ı hükümdarlığın başına getirmek oldu.
1 Şubat 1979'da Humeyni büyük sevgi gösterileri eşliğinde sürgünden döndü. Siyasî ve sosyal istikrarsızlık artmaya devam etti. Kent ve kasabalarda Humeyni tarafdarlarıyla güvenlik güçleri ve Şah rejiminin destekçileri arasında sokak çatışmaları şiddetlendi.
11 Şubat'ta tanklar Tahran sokakların da boy gösterdi. Devrimcier Tahran'daki ana radyo istasyonunu ele geçiridi ve bir açıklama yaptılar:" Bu, devrimci İranlılar'ın sesidir!"
Başbakan Bahtiyar istifasını verdi, iki ay sonra da Humeyni yapılan ulusal referandumda büyük bir zafer elde etti. Ve İran İşlâm Cumhuriyeti'ni kurdu ve ömür boyu ülkenin siyasî ve dinî lideri olarak ilan edildi.
4) KÜBA DEVRİMİ
Küba devrimi, "26 Temmuz Hareketiyle" birlikte kovulan Fulgencio Batista rejiimi yerine; Fidel Castro önderliğinde yeni bir Küba hükümeti kurulmasıdır. Süreç 26 Temmuz 1953 Moncada Kışlası isyanıyla başlar. 1 Ocak 1959!da Batista'nın kovulması ve yönetimin Fidel Catro liderliğindeki isyancılar tarafından ele geçirilmesiyle son bulur.
26 Temmuz 1953'te yaklaşık yüz kişilik az cephaneli gerilla grubu Moncada Kışlası'na saldırdı. Bu isyan kısa sürede bastırıldı ve Castro 15 yıl hapse mahkûm oldu.
1955'te baskılar üzerine Batista, Moncada baskıncıları da dahil bütün politik mahkûmları serbest bıraktı.
Castro Kardeşler, Meksika'ya sürgün edildi. 1956'da gizlice tekrar Che Guevara'yla birlikte Küba'ya döndüler. 1959 yılına kadar Batista rejimine karşı gerilla mücadelesi veren Castro kuvvetleri; Batista'nın Dominik Cumhuriyeti'ne kaçtığı 1 Ocak 1959 yılında, tüm Küba'ya hâkim oldular.
5) ÇİN DEVRİMİ
Çin'in faşist lideri Çan Kay Şek ile komünistler arasındaki iç savaş şiddetle sürerken; eylül ayında Japonlar kuzeydoğu Çin'i işgale başladı. Şek ordusunun büyük kısmını düşmanın üzerine yürüteceği yerde komünist orduları yenmek için 4 büyük kampanya başlattı.
Çan Kay Şek, komünistlerin bulunduğu bölgeleri çevirmek ve yavaş yavaş çemberi daraltmak yoluna gitti. Bu kararın, "Büyük Yürüyüşü" başlatacağını ve dünyanın kaderini etkileyeceğini o an için bilmiyordu.
Bu durum karşısında komünistler çemberi yarıp güneydeki bölgeden çıkmayı ve kuzeye gidip yerleşmeyi plânladılar. > "Büyük Yürüyüş"...
Çin'in efsanevî lideri Mao'nun Çin Devrimi'nin temelerinin atılmasını sağlayan " Büyük Yürüyüşü" tam bir sene sürdü ve 20 Ekim 1935 tarihinde son buldu.
Devrimci güçlerin, hükümet güçlerinden kaçışı için gerçekleştirilen bu yürüyüşe 100 bin komünist katıldı, bir yılın sonunda ancak 10 bini bu yürüyüşü tamamlayabildi.
Yürüyüşün sonunda Mao, Komünist Parti'nin başına geçme fırsatını bulurken; Çin Devrimi'nin fitilini de ateşleyecek gücü eline geçirmiş oldu.
Uzun yürüyüşten sonra Japonlarla savaşmak için hazırlık yapan komünistler; Japonları yenerek Çin halkının tamamından destek almayı hedefliyordu.
Sonuçta Şek ile komünistler arasında barış yapıldı. Ve böylece Çin Devrimi'nde
Japonlara karşı savaş başladı. Japon ordusu 7 Temmuz 1937'de kuzeyden Pekin'e saldırdı. Japonların "Pearl Harbour"a yaptıkları baskından sonra Amerika'nın savaşa girmesi duruu değiştirdi ve Japonya teslim oldu.
Böylece Çin-Japon Savaşı sona erdi.
Japon İşgali son bulunca: Anti-Japon Millî Cephe dağıldı. Çan Kay Şek ile komünistler arasındaki son mücadele başladı. Bu savaş 1949'da Çin Komünist Partisi'nin zaferiyle sonuçlandı ve Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu.
1949'da Çin komünistleri iktidara gelince kendileriyle birlikte "Maoizm" diye tanımlanan bir yönetim düzenine geçti.
1 Ekim 1949'da komünistler başkentleri Pekin'de: Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan ettiler.
Böylece Çin'de milyonlarca insanın hayatına mal olan devrim savaşları sona
ermiş, yeni bir devlet kurulmuş oldu.
6) İSTİKLAL SAVAŞI VE ATATÜRK iNKILAPLARI
Mondros Mütarekesi'nden sonra anlaşmayı imzalayan ülkeler, anlaşmaya uymayıp bahaneler öne sürerek; Adana ( Fransız), Urfa ve Maraş (İngiltere) tarafından işgal edilmişdi.
Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri, Merzifon ve Samsun'da ise: İngiliz askerleri bulunuyordu, hemen her yerde yabancı subaylar, yetkililer, ajanlar vardı.
Yunan Ordusu'nun 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkması üzerine, Mustafa Kemal; Anadolu'ya gitmeye karar vermiş ve 19 Mayıs 1919 Pazartesi tarihinde Samsun'a ulaşarak Anadolu toprağına ayak basmıştı.
Böylece tarihe geçen İstiklal Savaşı başladı.
İstanbul'un işgaliyle, Atatürk 23 Nisan 1920'de TBMM'yi açarak merkezi Ankara olan yeni bir hükümet kurdu. Yunan Ordusu; Çerkez Ethem ile işbirliği içerisinde: Bursa ve Eskişehir yönünde harekete geçti.
Ancak 10 Ocak 1921 tarihinde, düşman kuvvetleri Albay İsmet İnönü ve orduları tarafından çok ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Sakarya Savaşı sonrasında: Yunan Ordusu çekilmeye zorlandı.
30 Ağustos 1922 tarihinde, tüm düşman kuvvetleri ; Dumlupınar'da ya öldürüldü ya esir edildi.
9 Eylül 1922 tarihinde düşman kuvvetleri İzmir'de denize döküldü.
Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetleri Müttefik kuvvetlere karşı bir İstiklal mücadelesi verip bütün cephelerde zafer kazandilar.
Savaşın ardından yeni Türkiye'yi şekilllendirmek için ardı ardına devrimler yapıldı. Önce Padişahlığın kaldırılmasına dair kararname kabul edildi.
"İstanbul'daki Şekl-i hükümetin: 16 Mart 1336 [1920]'de tarihe intikal ettiği" dünyaya duyuruldu.
29 Ekim 1923 akşamı Anayasanın ilgili maddeleri değiştirilerek ; Meclis'te milletvekillerinin ayağa kalkıp üç kez:
"Yaşasın Cumhuriyet!"
diye bağırmalarının ardından yeni yönetim şekli Cumhuriyet olarak belirlendi.
***
"Rumî Tarih"e: 584 sayısı eklenerek Milâdî Tarih bulunur...